Start Up Hukuku
Start up, daha çok yeni bir fikir ile bu fikrin sonucu olan ürün veya hizmetleri pazara sunmak üzere oluşan, yeni kurulan ve büyüme hedefi olan girişimlerdir.
Start up hukuku ise, hukuk düzenimizde yeni olan ve birçok farklı hukuk disiplinini içinde barındıran bir tanımlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir start up’ın, ortaya çıkışı, işletme haline dönüşmesi, yatırım alması dahil tüm süreçleri hukuki etkileri olan adımlardır.
Bir start up’ı ortaya çıkaran ilk unsur “fikir”dir. Fikri ile hedefe doğru yolculuğa başlayan girişimlerin, yol boyunca birçok sorunla karşılaşmaları olasıdır. Bu nedenle start upların, planlama aşamasında karşılaşabilecekleri sorunları ve bu sorunlara çözümlerini de göz önünde bulundurarak yol haritası çıkarmaları da oldukça önemlidir.
Start up’ların hukuk ile temas kurduğu ilk nokta fikir aşamasıdır. Yenilikçi bir fikri ilk aşamada fikri ve sınai mülkiyet hukuku disiplini ile korumak mümkündür.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca, sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri eser olarak nitelendirilir. Eser sahibi, eseri üzerinde mali ve manevi haklara sahip olduğu gibi, bunları telif vermek suretiyle üçüncü kişilere devredebilir. Bu korumadan yararlanabilecek olan fikir aynı zamanda ilgili mal veya hizmete dönüşmesi ile birlikte marka, patent, faydalı model, tasarım gibi Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında da korunabilecektir. Yine hak sahibi, bu haklarını tescil ettirerek, ilgili yasal koruma imkanlarından faydalanabilecektir.
Start up’ların, faaliyet gösterirken tabi olacakları yasal yükümlülükleri de bilmeleri oldukça önemlidir. Özellikle pazara yeni giren oyuncular olmaları da göz önüne alındığında, faaliyete başlamadan evvel, yasal yükümlülükleri belirlemek, bunlar hakkında bilgi sahibi olmak; faaliyetleri esnasında da herhangi bir mevzuatı ihlal etmemek adına gerekli hukuki yardımı almak öncelikleri arasında olmalıdır. Zira, ticaret hukuku, borçlar hukuku, iş hukuku, fikri ve sınai mülkiyet hukuku, vergi mevzuatı gibi genel hukuk düzenlemelerinin yanı sıra, özellikle faaliyetleri kapsamında ilişkili olabilecek özel düzenlemeleri ve regülasyonları da bilmeleri gereklidir. E-ticaret, tüketici, kişisel verilerin korunması, rekabet, banka ve finans, sermaye piyasası gibi özel düzenlemelerin ve düzenleyici ve denetleyici otoritelerin olduğu alanlar bakımından, faaliyetlerin bunlarla ilişkili olup olmadığı değerlendirilmelidir. Yine, faaliyetlerin bir idari otoriteden, izin, onay veya yetkilendirme alınmasını gerektirip gerektirmediği de faaliyetlere başlamadan evvel değerlendirilmelidir.
Bunların akabinde, start up’ın faaliyetlerine başlayabilmesi için şirketleşme adımını gerçekleştirmesi gereklidir. Bunun için mali sonuçların yanı sıra, hukuki ve cezai sonuçlar da göz önünde bulundurularak, şirket türü tercihi yapılması önemlidir. Anonim, limited gibi sermaye şirketi türlerinden biri tercih edilebileceği gibi, ihtiyaca göre şahıs şirketi veya adi ortaklık türü de tercih edilebilir. Her start up bu aşamada, hukuki yardım almak suretiyle, hangi şirket türünün kendisi için uygun olduğuna karar vermelidir.
Start up’ların en çok karşılaştığı hukuki durum sözleşmeler olmaktadır. En başta karşılaşılan kira sözleşmesi ile birlikte, personel çalıştırılması gerektiğinde iş sözleşmesi, mal veya hizmet tedarik ilişkilerinde satın alma sözleşmesi, iş ortaklığı sözleşmeleri, müşterilerine yönelik satış sözleşmeleri ile online kanallarda faaliyet göstermeleri halinde bu platformlarda kullanmaları gerekli olan yasal metinler gibi birçok farklı türde sözleşme ilişkisine start up’lar dahil olmaktadır. Yine bir start up’ın en değerli varlığı olan fikrin korunmasını sağlamak adına en önemli sözleşme türü gizlilik sözleşmeleri olacaktır. Bu nedenle start up’ların sözleşme ilişkilerine önem vermeleri ve sözleşmelerini baştan hukuka ve beklentilerine uygun şekilde akdetmeleri, ileride karşılaşabilecekleri sorunları azaltacak veya karşılaştıkları sorunların lehe çözülmesini sağlayacaktır.
Her ne kadar mevzuat yazılı sözleşme yapma zorunluluğunu birçok sözleşme türü için getirmemiş olsa da, ileride karşılaşılabilecek ihtilaflarda ispat sorunu yaşanmaması adına, sözleşmelerin, ilişkinin tüm detaylarını içerecek şekilde yazılı şekilde akdedilmesinde hukuki anlamda fayda vardır. Sözleşmelerin doğru ve ispatlanabilir şekilde hazırlanması, hakları en yüksek seviyeden koruyacağı gibi aynı zamanda bir start up için en önemli konulardan biri olan şirketin parasal değerliliğini de arttıran önemli bir unsurdur. İş ilişkilerini doğru ve güçlü sözleşmelere bağlayan bir şirket, her zaman için yatırımcı adayları tarafından güvenilir ve öngörülebilir olarak değerlendirilir.
Start up’lar yaşam döngüsünde, genellikle ya bir yatırımcı bulmak suretiyle, şirket payı karşılığında şirketlerine yatırımcı almayı ya da şirketi belirli bir değerliliğe ulaştırmaları akabinde şirketi devretmeyi hedeflerler. Bu aşamada ortaklık ve yatırım ilişkileri kapsamında yasal olarak dikkat edilmesi gereken birçok nokta ortaya çıkmaktadır. Aday yatırımcılar ile gizlilik sözleşmeleri yapılması, hissedarlık ilişkilerinin tesis edilerek yönetimde söz sahipliği ile oy hakkı ve pay devri koşullarının belirlenmesi gibi tesis edilmesi gereken birçok hukuki ilişki gündeme gelebilmektedir. Yine due diligence süreçleri işletilerek, şirketin hukuki, mali, teknik ve idari durumunun dokümante edilmesi, ortaklık ve pay devir sözleşmelerinin hazırlanması gibi adımların start up’ın tüm haklarını koruyacak şekilde atılması önem arz etmektedir.
(21.08.2020)
Av. Dilara Duygu KOŞAY